Belçika'da Bir Türk: Halis Yen

Belçika'da Bir Türk: Halis Yen


Belçika'nın Genk şehrinde futbolculuk hayaliyle büyüyen Halis Yen, ilerleyen zamanlarda bu sevdasından vazgeçip okul yolunu tuttu. Daha sonraysa futbola olan aşkını antrenör olarak devam ettirdi. Halis Yen'in ilham verici hayatını ve antrenörlük kariyerini kendisine sorduk.

Belçika'da Genk'te çocukluğunuz nasıl geçti? Çocukluk hayaliniz neydi?

Çocukluğum mahalle aralarında ve oturduğum apartmanın kapısının önündeki boş sahada her gün saatlerce futbol oynayarak geçti. Futbolu her seven çocuk gibi bende futbolcu olmak istiyordum. Kendime göre iyi oyuncuydum ve genelikle sol bek/sol açık oynadım. Ama yüksek yerlerde oynamak veya profesyonel olmak içinse o kadar iyi değildim.




20 yaşında futbolu bıraktığınızı söylemiştiniz neden bıraktınız?

Futbolu okul için bırakmak zorunda kaldım.  O zaman beden eğitimi öğretmenliği için okuyordum ve futbola zamanım olmuyordu. Antrenmanlara yetişemiyordum ve böylelikle futbolu bırakma kararı aldım. O zaman 3. ligde Patro Maasmechelen'in PAF takımında oynuyordum. 20 yaşında futbolu bırakmam hayatımın en kötü seçimlerinden biri diyebilirim. Profesyonel olmak için o kadar iyi değildim ama çok pişman oldum.



Dört yıl boyunca Club Brugge bünyesinde gözlemci olarak çalıştınız, özel değilse böyle büyük bir kulüpten ayrılış sebebiniz neydi?

Club Brugge‘da çalışırken bir yandan antrenörlük lisanslarım için uğraşıyordum çünkü aklımda her zaman daha çok saha içinde olmak vardı. Bu yüzden böyle bir karar aldım ve bu kararımdan çok memnunum. Ve bu benim için daha heyecan verici. Saha içinde olduğum için çok kafa yoruyorum. Oyun planım gelecek için ve antrenman verirken bundan çok keyif alıyorum. Scoutluktan gelen tecrübem ile oyuncuların geliştirilmesi gereken parametrelerini fark edip onları geliştirmeyi çok seviyorum.

Club Brugge'da scout olarak çalışırken gözlemlediğiniz oyuncuları nasıl değerlendiriyordunuz?

Scouting benim gözumde bir süreçtir. Transfer ettiğimiz oyuncuların hiçbiri yıldız değildi. Sadece doğru planlama/antrenmanlar ve oynama şekli ile oyuncuları geliştirip hem kazanmak hem de satıp yerlerine yeni oyuncular monte etmek benim ve kulübün felsefesi buydu. Bir oyuncuya bakınca 35'e yakın parametre vardır. Ancak bu daha fazla da olabiliyor. Pas alışı verişi, oyunu okuması, zamanlaması, fizik gücü ve topsuz alanda ne yaptıkları hepsi önemli ama benim için en önemli oyuncunun pro aktif oyuncu olması.

Pro aktif oyuncudan kast ettiğim topsuz oyunda çok iyi oyuncu olması, topsuz koşuları, pas beklemeyip pas kanalları açması, toptan sonra hareket eden değilde her zaman topun gideceği yeri belirleyen oyunculara bakıyordum. Bunu U9'dan itibaren oyuncularımıza da öğretiyorduk ve oyuncuları buna göre scout ediyorduk. Bunun içinde hemen karar verebilen oyuncular çok önemli.

Oyuncu bulma işlemi en kolayı. Oyuncuyu doğru şartlarda, uygun maliyetle,  istediğiniz oyun anlayışa göre ayırt edebilme işin en zor tarafı. Burada oyuncunun vizyonu, niyeti, hedefleri ve karakteristik yapısı da en az kulüp felsefesi kadar önemlidir. Bir oyuncu günümüz futbolunda sadece pozisyonundan ziyade ekstralar yapmak zorunda. Bir oyuncunun işlevi nedir ve bu çok önemli bir konu.


Resmi scoutlarınız dışında gönüllü scoutlarınız da var mıydı? Club Brugge da scout iş başvurularında aranılan ilk ana kriter nedir?

Çalışan herkes resmi scout. Kimse gönüllü değildi. Herkes işinin karşılığını alıyordu. 

İlk kriter kesinlikle tecrübe değil. Beni aldıkları zaman yarım sezon başka bir kulüpte antrenörlük ve scoutluk yapıyordum ve futbolun içine yeni girmiştim. Futbola yeni yeni adım atmıştım ve yarım sezon U8-U12 scoutluğu yapmaya başladıktan sonra scoutlar için Club Brugge seçmeleri vardı. Özgeçmişimi yolladım davet ettiler. Sonrasında bizi alt yaş Club Brugge-Krc Genk U15 maçına götürdüler. Orada scout adayı olarak 20-30 gözlemci vardı. Maçtan sonra hepimiz raporlarımızı hazırlayıp yetkililere yolladık. O kadar kişi arasından beni seçtiler. O maçta beğendim en iyi oyuncu Ibe Hautekiet'ti ve şu an zaman zaman A takımla antrenmanlara çıkıyor. Belçika Federasyonu'nun organize ettiği scout kursunda da gözüme hoş gelen futbolu ile yine Ibe Hautekiet'i raporlamıştım.


İzleyip de kurulan kadro teknik direktörün oyun anlayışına göre mi, yoksa mevcut kadroya göre mi teknik direktör getiriliyor?

Bana göre her şey ilk önce kulübün oyun felsefesine göre olması gerektiğinin kanaatindeyim. Kulübün ilk önce felsefesi olması gerekiyor. Ona göre oyuncu ve antrenör getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dominant futbolcularınız varsa ve öyle oynamak istiyorsanız dominant oynatmak isteyen hoca getirilir.

Club Brugge'da Vincent Mannaert ve Carl Hoefkens her zaman buna dikkat eden insanlardır. Türkiye’de her sezon onlarca antrenör gelip gidiyor ve kadrolar vasat oyuncularla doluyor. Çünkü bir proje ve sabır yok. Kulübe uymayan oyuncular alınıyor ve hep zarar ediliyor.


Şu anda Patro Eisden'de kondisyon antrenörü ve aynı zamanda STTV altyapısında antrenör olarak çalışmaya devam ediyorsunuz, hedefiniz nereye kadar tırmanmak?

Hedefim bir gün Şampiyonlar Ligi'nde yardımcı antrenör olsa bile yer almak. Buna zamanım var ve daha çok gelişmem gerektiğinin farkındayım.  Ve bunun için her gün kendimi geliştirmeye çalışıyorum.




Belçika altyapısı gün geçtikçe gelişmeye devam ediyor. Avrupa'nın beş büyük liginde de önemli isimler oynuyor. Yakın zamanda Charles De Ketelaere'nde büyük takıma gitmesi konuşuluyor. Bu gelişimi nasıl sağladılar, eksik olan yanları neydi?

Altyapı sisteminin kurulması sadece kulüplerimizin sorunu veya sorumluluğu değil. Belçika ülke olarak futbola ve spora yatırım yaptı. 'Yetenekleri nasıl geliştiririz?' sorusundan yola çıkarak eğitim sistemi oluşturdular ve yıllar sonra meyvelerini dünya birincisi olarak aldılar. Tesisleri geliştirdiler ve geliştirici üst düzey antrenörler yetiştirip bilgi ve birikimlerini oyunculara aktardılar. Her kursta eğitmenler, 'Önemli olan çocukların gelişimi' diyor. Belçika'da 13 yaşına kadar sıralama yok. Bunun nedeni kazanmaya odaklı değil ve gelişime odaklı oyuncular yetiştirmek.

Hangi büyük takımımız da bir antrenör sadece PAF Takım ile A Takım arasında köprü görevini yapıp gençlerimizin gelişimini takip ediyor? Genç oyuncu yetiştirmek bir mecburiyet değil, kulüplerin politikası olması lazım.



Son olarak daha önceki bir röportajınızda 'Voetbalhuis' adında bir projenizden bahsetmiştiniz, bu projenin amacı nedir?

Benim oturduğum Genk şehrinde maddi durumu iyi olmayan gençlere bedava antrenman veriyorum. Maddi durumu iyi olanlar özel antrenör tutup veya akademilere gidip kendini geliştirebilirken, maddi durumu iyi olmayanlar bunu yapamıyordu ve bunun için böyle bir proje başlattım. Bunu da zamanında bir kardeşimiz benden rica etti. Bana Facebook'tan mesaj atıp önceden özel antrenör tutup kendini geliştirmek için elinden geleni yaptığını ve bir zaman sonra ailesinin bunu karşılayamadığını söyledi ve benden rica etti. Bende böyle bir proje başlattım. Sponsorlar sayesinde gençlere antrenman ekipmanları tahsil ediyorum ve biraz abilik yapıyorum.

 

Yorumlar