Sezonu kapatırken saha içinden çok genel tabloyu yazmak istedim. Covid 19’un damga vurduğunu sandığımız sezona aslında en güçlü darbeyi sezon içi ve gelecek sezon için olan teknik direktör değişiklikleri vurdu. Kimileri bu değişikliklerden mutluydu, kimileri ise bu değişikliklerin zamanını tutturamadı.
Son hafta ligin zirvesinden çok ligin aşağısındaki mücadele daha çok dikkat çekti. Schalke’nin düşüşü kesinleşse de son iki Bundesliga 2 biletinin adayları belli değildi. Genel hissiyat Bo Svensson’un gelişine kadar Schalke, Mainz ve Bielefeld ile Köln arasından birisinin lige veda etmesiydi. Ancak Svensson’un gelişiyle Mainz’ın kaderi yukarı doğru değişirken her ne kadar 30 puanı cepte olan Kohfeldt cepten yiye yiye kendini düşme hattıyla bulmayıp koltuğu da bu hafta Schaaf’a devretti. Bremen yönetiminin kafasındaki en kötü relegasyon noktasında bitirip Schaaf’ın tecrübesi ile bu girdaptan çıkmaktı. Son sezonlarda Werder Bremen alt sıralarda gezip bir şekilde ligde kaldı ama bu hafta hiç planladıkları gibi olmadı. 2019 sonuna kadar Bremen alt yapısında görev alsa da yıllardır profesyonel liglerden uzak kalan (En son 2016’da Hannover ile 11 maça çıkmıştı) ve pek güncel olmayan Schaaf, hem kadro hem de maç içi aksiyon tercihleri (veya yapamadığı hamleler) sebebiyle bu çakılışa dur diyemedi. Sezon içerisinde hem yazılarımda hem de podcastimizde Kohfeldt’in takıma yeni bir şeyler katamadığını söylemiştik ki tüm bunlara rağmen daha cesur kararlar alışıyla bir dönem hakkında pozitif cümleler dahi kurmuştuk ama özellikle ligin 2. devresinde daha ağır yorumlar Alman kamuoyu tarafından yapıldı. Bremen’in ligden düşmesinin olasılığı konuşulmadığı dönemlerde dahi Kohfeldt’ten hoşnutsuzluk yüksek biçimde dile getirildi. Ligi yakından takip eden herkes Bremen ve Augsburg’un potaya girmesinin ilahi adalet olacağını söylemeye başlamıştı. Augsburg benzer bir grafikteyken her ne kadar çok da erken olmasa da Bremen’e göre erken kalacak şekilde Weinzierl hamlesi ile birşeyleri değiştirdi ve almaları gereken puanları alıp son haftaya ligde kalmayı garantileyerek girdiler. Hertha da yine aynı yönde ilerlerken Dardai’yi alarak karantina dönemi sonrası puanları toplayarak düşüşe dur dedi. Yine Köln Gisdol – Funkel değişikliği ile yaptı ki onlar, Bremen’den çok daha zor bir konumdalardı. Dolayısıyla Frank Baumann son yıllarda transferlerde oynadığı kumarın karşılığını negatif biçimde aldı. Tüm bu eksiler üst üste gelince Bremen, Schalke’ye ve 3. Liga’dan çıkan Dynamo Dresden ve Hansa Rostock’a katılarak efsaneler ligine giriş yaptı.
İyi örnek denince akla gelen ilk takım Mainz, teknik direktör değişikliğinin yanında devre arasında Da Costa, Kohr ve Glatzel gibi takviyelerle ayağa kalktı ki en golcü oyuncuları Crystal Palace’a vererek Mateta’yı kaybetmişlerdi. Svensson yanında Red Bull felsefesini de getirerek önde presle, cesur ofansif oyunla Mainz’ı 12. sıraya kadar taşıdı. İlk teknik direktör değişikliğinde Lichte geçişi olmadan o gelseydi belki Avrupa Kupaları şansları dahi olabilirdi ama sezon başındaki tabloyu tersine çevirmek bile yeterli olabilir. Sezon başında maaş problemleri sebebiyle oyuncular kazan kaldırmıştı. Ortaya koyulan oyun ligin en tatsız ve zayıflarındandı. Dolayısıyla Svensson, Urs Fischer ile birlikte kısıtlı imkanlarla en iyi sonucu elde eden ligin en iyi teknik adamları kategorisinde ve diğer kulüplerin de radarında.
Sezonun medyatik takımı Schalke’nin sezon hikayesini ekibimizden Fatih Çantalı yazmıştı ve sezon içerisinde hem yazılarda hem Podcast’te hem de sosyal medyamızda bolca değindik ama onların sezon sonunda bir rolleri oldu. Köln’de Funkel, Freiburg mağlubiyeti sonrası Hertha Berlin maçında alınan beraberliği pozitif görmüş ve planının Schalke maçı olduğunu söylemişti ama 33 haftada 85 gol yiyen Schalke defansının kilidini zor açtılar. Relegasyon noktası onlara sevinci getirse de Bundesliga 2’den gelecek Holstein Kiel’e karşı zor 2 maç oynayacaklar ve işleri pek de kolay değil.
Bir diğer heyecan son Avrupa Konferans Ligi içindi. Her ne kadar Max Kruse haftalar önce “Avrupa Ligi’nde oynamak isterim ama Konferans Ligi’ni pek istemiyorum çünkü henüz ne olduğunu bile bilmiyorum” demişti. Her ne kadar onun buna pek keyfi olmasa da tarihinde ilk kez Avrupa kupasına katılacak Union Berlin için bunun önemi büyüktü. Urs Fischer sezon başında Union Berlin’i ilk 10’da dahi görmeyenlere mütevazi kadrosuyla, mütevazi ve efektif taktiğiyle güzel bir sezon izletti. Üstelik Awoniyi ve Becker gibi kontra atak futbolu için çok önemli olan 2 ismini sezonun son bölümünde hiç kullanamadılar. Kruse yine bir süre takımdan uzaktı. Tüm bunlara rağmen bileti aldılar ve taraftarlarına büyük bir sevinç yaşattılar. Elektronik skor tabelasız Union Berlin, güzel bir vesileyle yeni bir tabela edinecek.
Bu bilete diğer aday takım Borussia Mönchengladbach idi. Rose’nin ayrılığının açıklanması sonrası onlar da art arda maçlar kaybedip bir anda düşüşe geçmişlerdi. Eberl’in Rose’yi tatile gönderip yerine yeni bir teknik direktör getirmesi en muhtemel senaryolardandı ama Eberl, Rose’den vazgeçmedi ve o da son haftalara doğru tabloyu iyileştirip son bilet için savaştı. Union’un Leipzig ile oynuyor oluşu bu olasılığı güçlendiriyordu. Bremen’i sürklase edişiyle bu amaca ulaşabileceklerdi. Pandemi sebebiyle yoksun oldukları gelirler düşünülürse bu sezon Şampiyonlar Ligi katılımcısı olan Gladbach’ın en azından Konferans Ligi’ne katılması önemliydi. 67’de Union’da Friedrich’in durumu eşitlemesi ile hem kupadan hem de ekstra gelirden uzak kalarak ligi bitirdiler. Union büyük ihtimalle birçok oyuncusunu kaybedecekti ve bunun farkında olacaklar ki sezon bitmeden Augsburg’dan Rani Khedira’yı, Mainz’dan Levin Öztunalı’yı ve gelecek sezon Bundesliga’da oynayacak Paul Jaeckel’ı bedelsiz olarak kadrolarına kattılar. Ayrıca Frankfurt’a gidecek Lenz yerine Lech Poznan’dan Tymoteusz Puchacz’ı aldılar. İyi yönetilen bir kulübün bu seviyeye ulaşışı belki düşünüldüğü kadar tesadüfi olmayabilir.
Konferans biletinin 3. ortağı Matarazzo ve Stuttgart ise sezon başından itibaren yeni çıktığı ligde göz dolduran bir performans göstermiş ve Silas Wamangituka, Kalajdzic ve taze Alman, Borna Sosa ile çekinilesi bir takımdı. Wamangituka’nın sakatlığı ve Coulibally’nin istikrarsız performansı sebebiyle sezonun devamını getiremeyerek belki de Avrupa Ligi’ne dahi katılacakken bitiş çizgisini Gladbach’ın arkasında 9. bitirdi. Kulüp içerisindeki Hitzlsperger depremi, kulüp üyelerinin kişisel bilgilerinin çalınışı da kulübü salladığı için bu da negatif etmenlerden biri olabilir. Buna rağmen Matarazzo ve Mislintat gibi isimler sayesinde onlar için beklenti gelecek sezon için fazla. Ligimizden Ömer Faruk Beyaz’ı Fenerbahçe’den bedelsiz alarak kadrolarına kattılar ve gözlemcilik ağları da her kıtada aktif. Şu anda ben her ne kadar akla besi hayvanlarını getirdiği için garip bulsam da “yetiştirici” sıfatında kulüplerdenler ve ileride finansal olarak daha iyi konuma gelirlerse daha ileriye gidebilirler. Wamangituka’yı kaybedecekler ama onun gibi birçok isim Matarazzo ile kulübü ve kariyerini ileri taşıyabilir.
Yetiştirici demişken biletin son talibi Freiburg’u unutmamak gerek. Onlar da Flekken’ın sakatlığı ile bir anda 1 numarasız kaldılar ama kiralık Florian Müller hamlesi yerindeydi ve o da emanet olarak aldığı kalede iyi maçlar çıkardı. Kaptan ve sol bek Christian Günter’i Avrupa Şampiyonası aday kadrosuna yolladılar ve yine Lienhart, Schlotterbeck ve Sallai gibi genç isimler Streich’ın elinde parladı. Onlar adına ilk hedef her zaman düşmemek ama yakıştırılan yerler hep 6-10 bandında. İlk devrede arka arkaya çok puan kaybettikten sonra çıkış yakaladılar. Ocak ayında oynanan ve kıl payı kaybedilen Münih deplasmanı sonrası inişli çıkışlı grafiklerinde neredeyse üç maçtan birini kazanınca da sezonu 10. olarak bitirdiler. Gelecek sezonda yeni stadyumlarına düşmemekten daha üstte bir hedefle çıkabilirler. Bu maçtaki rakipleri Eintracht Frankfurt, Şampiyonlar Ligi’ne gidecekken sezon içerisinde hem Hütter’i hem de sportif direktör Bobic’i kaybetti. Bu kararların bomba etkisinde sessiz sakin sezonu kapattılar. Andre Silva 28 golle gol krallığında 2. sırayı aldı. Değişiklikler sezon bitiminde duyurulsa daha güzel bir final elde edebilirlerdi. Bas Dost gittikten sonra 2’li forvete geçiş ve Younes ile Kamada’nın daha ofansif bir görev elde etmeleri ve sezonlardır performansını düşürmeyen Kostic onları yukarı tırmandıran faktörler oldu. Gelecek sezon Krösche’nin getireceği isimle Frankfurt daha iyisini yapabilir.
Frankfurt’un senaryosunu daha erken yaşayan Leverkusen, 2020 sonlarına doğru şampiyonluk hesapları yaparken Bayern mağlubiyeti ile çorap söküğü gibi basamak basamak düştü ve en azından Avrupa Ligi bileti kaparak teselli buldu. Geçici antrenör Hannes Wolf son maçına çıkarken gelecek sezon takımı Gerardo Seoane alacak. Hannes Wolf, Bosz’tan sonra daha temkinli bir oyun oynatsa da takım savunmasındaki problemlere o da çare bulamamıştı. Ondan farklı olarak orta koridoru kullanan Hannes Wolf, Almanya U19’daki görevine devam edecek. Bir diğer ayrılık da Bender kardeşlerden geldi. Sakatlıklardan bunalan Lars ve Sven Bender kardeşler de Leverkusen’e veda etti.
Hoffenheim ve Augsburg sezonun hovardalarıydı. Sebastian Hoeneß, sezon başı kazandığı 4-1’lik Bayern maçı ile iddaalı bir görüntü verse de Avrupa Ligi’nden eleniş, Covid 19 vakaları ve istikrarsızlık onları düşme hattının uydu takımına dönüştürdü. Sezon başında en potansiyelli kadrolardan biriydi ama Hoeneß’in 3’lü defansta Grillitsch ve Richards ile oyun kurma sevdası, savunmada işlerini oldukça zorlaştırdı. Sezona zaten oyuncuları farklı yerlerde denemesi damga vurdu. Grillitsch sezon sonunda daha ileri dönebilirken Skov sol bek ve sol kanat bek, Kramaric orta saha ve Rudy de bazen ofansif orta saha oynadı. Tüm bu deneyler içerisinde Hoffenheim ligi düşme hattından 10 puan ileride bitirebildi ve yönetimin benzer bir sezona daha müsaadesi olmayabilir. Bundesliga’ya çıkan Fürth’ün sol beki David Raum hamleleri, bu 2 ligi yakından takip edenler için dikkat çekici oldu. Augsburg ise yine sezon başında Caligiuri ve Gikiewicz transferleri ile öne çıkmıştı ama Herrlich’in ortaya koyduğu oyun Hoeneß gibi inişli çıkışlıydı ve sezon içine serpiştirilen 10 galibiyet bile Augsburg’a sağlam bir imaj kazandıramadı. Son haftalara onlar da stresli girdiler ama Podcast bölümlerinde dile getirdiğimiz gibi şansları bu sezon etkisiz takım sayısının fazlalığıydı. Bremen’e göre daha iyi bir kadroya sahip olsalar da bunu gösteremediler ve yeni antrenör Weinzierl ile gelecek sezon alt sıralara yazılabilirler.
Labbadia ve büyük transferlerle lige başlayan Hertha Berlin’i sezon başında kimse bırakın düşme hattını, 14. sırada bile hayal etse çok zor bir tahmin olurdu. Harcanan büyük meblağlar ve lig standardında star denebilecek oyuncularla ortaya koyulan oyun sebebiyle düşme hattının gediklisilerdi. Dardai değişikliği ile en azından puan almaya başladılar. Karantina’da olmaları sebebiyle maçları biriktirerek oynadılar ve tempolu İngiliz haftalarında Freiburg ve Mainz gibi dişli rakiplerden puanla çıktılar. 21 Mart’ta aldıkları 3-0’lık Leverkusen galibiyeti sonrası ligin bitiş haftasına kadar yenilmediler ve ligin bitimine 1 hafta kala kalmayı garantilediler. Dardai yenilikler için gönderilmişti ama takımı ipten alan o oldu.
Arminia Bielefeld’in profili sezon başında Schalke ve Mainz’dan farksızdı. Dar bütçeyle girdikleri sezonda başkanları borçlanmaktansa düşmeyi yeğliyordu ama kiralık aşıları tuttu. Uwe Neuhaus sonrası gelen Frank Kramer çantasında Red Bull mentalitesini getiren teknik adamlardandı. Üzerine takıma monte edilen Okugawa, vatandaşı Ritsu Doan ve sezon boyunca göz dolduran Stefan Ortega ile ligde kaldılar. Oyunları zevkli olmasa da Bremen ve Köln gibi takımların art arda puan kaybedişleri onlara 1 sezon daha Bundesliga’da kalma şansı tanıdı. Münih’teki karlı 2-2 biten Bayern maçını birçok futbolsever hatırlayacaktır.
Glasner ve Wolfsburg son haftada Svensson’a kaybetse de pozitif bir sezon oynadılar. Leipzig’den sonra ligin en az gol yiyen takımı olan Wolfsburg son düzlükte Frankfurt ve Dortmund ile Şampiyonlar Ligi’ne katılım için çekişirken görece daha zor bir fikstüre sahipti ve Frankfurt ile Dortmund’un bileti alması daha muhtemel görünüyordu. Frankfurt, Dortmund ve Bayern’e kaybetse de son 10 maçta diğer rakiplerine yenilmedi. Frankfurt’un kaosu da bu sürece dahil olunca Glasner takımını Devler Ligi’ne götürdü. Sezona damga vuranlar sağ bekten sağ hücumcuya evrilen Baku, forvet Weghorst, detaylarla ilgilenen Arnold ve Schlager ve son maçlarda imdada yetişen son yıllarda istikrarsız bir kariyere sahip olan Maximillian Philipp’ti. Glasner’in tek problemi dar rotasyondaki ısrarıydı ve önemli oyuncuları eksik olunca kimi zaman onların yerini dolduramadı. Ama bu sıralama dahi pandemi sezonunda elde edilen Şampiyonlar Ligi dolayısıyla büyük başarı.
Tablonun tepesindeki 3’ü sona bıraktım. Yola Favre ile çıkıp, Terzic ile devam ederken gelecek sezon Rose ile anlaşan Borussia Dortmund, Şampiyonlar Ligi’nden uzak kalmıştı. Sportif tablo haricinde Sancho ve Haaland çokça konuşulsa da takımda kalacak gibi duruyorlar. Bir diğer motivasyon da Terzic’in tabloyu iyileştirdikten sonra rakipleri Leipzig’den DFB Pokal’i alışı onlar adına Şampiyonluk kadar olmasa da yağmurlu ve fırtınalı aylar sonrası gökkuşağı etkisi yaptı. Terzic, Rose’nin yardımcısı olacağı söylense de bu başarılardan sonra yeni bir maceraya atılması sürpriz olmaz. Oyuncularla iletişimi oldukça sağlıklıydı ve çıkardığı kadro ve oynattığı oyun negatiften pozitife göre evrildi. İlk başta Favre ile benzerlikleriydi. Daha sonra Meunier yerine Morey ve Piszczek’i tercihi, geriden Emre Can ile uzun paslarla Haaland’ı gol meziyetlerinin yanında dağıtım istasyonu olarak kullanışı beğeni topladı. Rose ile anlaşılmasa Terzic’e bir devre daha kredi tanıyabilirlerdi ama konuşulan bir diğer konu Rose’nin de aslında bir ara personel olup nihai teknik direktörün Terzic olabileceği. Lukasz Piszczek de 11 başarılı olarak formasını giydiği Dortmund’a veda etti. Son sezonunda dahi süre aldığı maçlarda kalitesini gösterdi ve istese bu ligde 2 sezon daha oynayabilirdi.
2 sezondur Bayern’i yakından takip eden Nagelsmann ve RB Leipzig, büyük maçları kazanamamaları ile daha çok gündeme geldiler. Bu sezon DFB Pokal de dahil Dortmund’a 3 maç kaybederken Bayern’den de 1 mağlubiyet alıp bir de beraberlik aldılar. Wolfsburg’u kupada yenseler de ligde iki maçta da berabere kaldılar. Nagelsmann son maçında da Union’a karşı mağlup oldu ve klasik 9 numara kullanmayarak ligi 2. sırada bitirse de eksileriyle göze çarptı. Bayern’de nasıl bir sistemle oynayacağı oldukça merak konusu olacak keza Bayern’in 4’lü defansını 3’e çevirecek mi bu ilk akla gelen konulardan. Leipzig de yaprak dökümünün olduğu kulüplerden. Sportif Direktör Krösche Frankfurt’a, Nagelsmann ve Upamecano Bayern’e gitti. Konate’nin Liverpool’a gideceği konuşuluyor. Tüm bu ayrılıklara rağmen gelecek isimler de bir o kadar heyecan verici. Salzburg’dan Jesse Marsch takımı devralırken bu sezon transfer edilse de forma giyemeyen Dominik Szoboszlai’nin performansı merak ediliyor. Dinamo Zagreb’den Josko Gvardiol, Strasbourg’dan Simakan ve Ajax’tan Brian Brobbey alınırken Heinrichs ve Angelino’nun da bonservisleri alındı. Nagelsmann’ın 9 numara olarak kullanmadığı Sörloth da farklı bir rolde yeni bir transfer etkisi verebilir.
Son olarak Şampiyon Bayern Münih. Kendi liginde seveninden çok sevmeyeni olsa da Şampiyonlar Ligi’nde herkesin beğenisini topladı. Onlar da kulüp içi çalkantılara konu oldular. Salihamidzic – Flick geriliminden Salihamidzic galip çıksa da Flick’in Almanya Milli Takımı’na gidişiyle asıl galip Almanya Futbol Federasyonu olabilir. Ayrıca finansal sebeplerle Alaba ve Boateng ile de sözleşme yenilenmezken Martinez de gelecek sezon yok. Tekrar sezon içine dönersek geçen sezonun Şampiyonlar Ligi’ni pandemi sebebiyle geç oynayıp kazandılar ve fazla dinlenemeden yeni sezona başladılar. Üzerine fikstürlerine Kulüpler Dünya Kupası da eklendi ve Bayern Münih bu sezon 48 maça çıktı. Sakatlıklar ve Covid sebebiyle birçok oyuncusundan maçlara yoksun çıktı. Hatta en önemli ismi Lewandowski’siz Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali oynadı. Tüm bu iç çekişmelere rağmen ve defansif zaaflara rağmen üst üste 9. kez şampiyon oldular ve bu aslında onlar için yeni bir şey değil. Onlar adına sezonun en önemli sonuçlarından bir tanesi Lewandowski’nin Gerd Müller’in 40 gollük rekorunu kırışı oldu. Geçen hafta Freiburg maçında ona ulaşsa da Augsburg maçında bir türlü Gikiewicz’i geçememişti. Freiburg maçı da dahil olmak üzere tüm arkadaşları ona yönelik oynasa da 41’i bir türlü bulamamıştı ve ancak bu sezonun son dakikalarına doğru o golü bulabildi. 1 Temmuz 2010’da Eyjafjallajökull yanardağı patlaması sonucu Avrupa hava sahası kapanınca Blackburn Rovers yerine Dortmund’a imza attığında aynı zamanda böyle önemli bir rekora ve ulaşacağı başarılara da imza atacağını herhalde düşünemezdi. Seyircisiz ve sessiz bir sezonu oynananacak relegasyon maçlarını saymazsak böyle bir ses vererek bitirdi.
Yorumlar