Haftanın açılışını ilk devrenin şampiyonu Bayern yaptı. Takipçisi Dortmund’un puan kaybettiği haftada 9 puan farkla araya girdi. Haftanın sürprizi ise düşme hattındaki Bielefeld’in Leipzig galibiyeti oldu.
Yoğun ve bunaltıcı bir baskıyla başlayan Nagelsmann golü erken buldu. 3 maçlık İngiliz haftası maratonunun ilk 2 maçını 0 puanla tamamlayan Kohfeldt’in bu maçtan da puan koparması karnesine bakılınca zordu ama takımın kendi yarı sahasından bile çıkamayacak kadar aciz durumda oluşu geçen seneki takımla kıyaslayınca içler acısı. İlk yarıda sadece Baku ve Weghorst’un bireysel becerileri ile gelen bir pozisyon var o gol olsa belki bir direnç koyabilirlerdi ama maçın genelinde bunaltıcı bir Bayern kitle presi var. Roca bu haftada Musiala ile birlikte şans buldu ve öndeki şok presten sonra onlar da bir katman oluşturarak hem de baskı kurarken pas yönlendirmeleri ile Wolfsburg’u hapsettiler. Peki Wolfsburg neden bu baskıdan çıkamıyor sorusuna direkt cevap olmasa da takımın Glasner dönemindeki tek pas oyunundan ayağında topu fazla tutan bir profile evrilmesi bundaki sebeplerden biri. Glasner döneminde sahaya geniş yayılan ve tek pasla topu ayağından çıkarıp ileri çıkan bir takım vardı. Ayrıca derin uzun paslar da ayağa ve çalışılmış biçimdeydi. Bu sezon van Bommel döneminde de bunu pek görmedik ama Kohfeldt yönetiminde daha da kötü. Maçın gerisinde cezasını bekler gibiydi takım. Potansiyel olarak ligin en iyi takımlarına aday olsalar da son 3 haftada Fürth ile Augsburg arası bir performans gösterdiler.
Örneğini verdiğim iki takımın maçında Fürth bu hafta berabere kalarak en kötü ilk yarı rekoruna engel oldu ve böylece bu rekor hala 65/66 sezonunda 15 mağlubiyet 1 galibiyet 1 beraberlik ile başlayan, geçen sene Schalke sayesinde adlarını tekrar duyuran Tasmania Berlin’in olarak kaldı. Leitl’ın ekibi Augsburg’u ilk etapta baskı altına alsa da kazanılan topları değerlendiremedi. İkinci yarıda rüzgar tersine olsa da Augsburg da gol bulamayınca bu sıkıcı mücadelede puanlar paylaşıldı. Augsburg adına takımın parlayan ismi Vargas oldu ama o da skora etki edemedi. Fürth aldığı sonuçtan muhtemelen memnundur.
Fürth ile birlikte lige çıkan Bochum’un ilk yarı karnesi onlara göre iyi olsa da bu hafta Union’a kaybettiler. Maçın başında iyi hazırlanmış bir gole geriye düştüler. Prömel’in çevirdiği topta hafta içi evlenen Kruse balayı öncesi takımın galibiyet golünü attı. Maçın genelinde Bochum daha fazla baskı kursa da Luthe’yi geçemdiler. Pantovic’in kaçırdığı pozisyonlar maçın kaderini tayin etti. Yine de görece zor gol yiyen rakipleri karşısında Reis’ın ekibi fazlaca gol fırsatı yakaladı. En azından ligin alt sıralardaki takımlarına göre daha katif ve daha tehlikeli bir takım görünümündeler. Ligin başında acaba Fürth gibi mi olacaklar derken ilerleyen haftalarda beni şaşırtıtlar. Union da geçen sezonki performansın tesadüf olmadığını gösterir gibi ilk devreyi Avrupa kupaları mücadelesinde 7. sırada kapattılar.
Haftanın en kazançlı çıkanlarından biri bu hafta sonu da sürpriz Leipzig galibiyeti alan Bielefeld ve Kramer oldu. Hem de bu galibiyet takımın en önemli ismi kaleci Ortega’nın hastalığı sebebiyle yokluğunda ve sonradan oyuna giren Klos’un kırmızı kartla atılması sonucu 10 kişi iken geldi. Bu hafta şans bulan Kiel’de geçen sezon iyi performans gösteren Serra takipçiliğiyle ilk golünü buldu. Leipzig de maçın başında Forsberg’in sakatlığıyla sarsıldı ve yerine Adams girse de orta sahaları bugün pek dirençli değildi. İlk yarıda kaleye isabetli şutları yoktu ve ofansif olarak kısır bir ilk yarı oynadılar. İkinci yarı baskı kursalarda çıkarken yapılan pas hatasında savunma arkasında boşluk bulan Okugawa ligdeki 5. golünü atarak takımına galibiyeti getirdi. Her ne kadar taraftar sevse de Klos yerine Serra, Lasme ve Okugawa üzerine kurulacak bir hücum hattı Kramer için daha akılcıl olabilir. Lige yeni gelen Tedesco ise takıma alışamadan geldiği İngiliz haftasından 4 puanla çıkmış oldu.Bir anda düşme hattında Fürth ile yalnız kalan Bielefeld İngiliz haftasından 2 galibiyet ve 1 mağlubiyet ile çıkıp 6 puan alarak Stuttgart’ın 1 puan gerisinde 17. sırada çıktı.
İngiliz haftasının Bayern dışında 3’te 3 yapan tek takımı Frankfurt’ta Glasner işleri rayına koyup alt sıralardan takımını 6. sıraya çıkardı. Önde iyi pres yapan rakibinin bugını bulan Glasner orta koridordan gelerek golü attı. Borre ve Rode’nin bağlantı kurduğu oyunda defansın arkasına sarkan ve sezonun yükselen değerlerinden Lindström golünü atarak galibiyeti getirdi. Üzerine defanstaki iyi performansları ve sakat Jakic’in yerine oynayan Rode’nin de orta sahadaki direnci ile Mainz’a pek pozisyon şansı vermediler. Svensson ise bu 3 maçlık serinin ilkini Bayern ile oynamıştı. Hertha karşısında galip geldiler ve bu son maçta da takımı elinden geleni yapsa da cılız şutları kaleyi pek tehdit etmedi. Yine önde baskılarıyla pek oyunlarından da taviz vermediler ve geçen sezona göre puan tablosundaki yerleri oldukça iyi ve oyunları da umut verici.
Son 5 maçı kabus dolu olan Hütter 4 hafta sonra puan aldı. Son 4 maçta 17 gol yiyen takım bu maçta da öne geçmesine rağmen skoru koruyamayıp duran topta yenilen golle galibiyete ulaşamadı. Takımın duran toplardaki zaafından 6-0’lık maçta Freiburg bolca faydalanmıştı. Hütter bu maçta Neuhaus ve Hannes Wolf’ü yedek oturttu ve geçen sene Rose ile iyi performans gösteren kreatif bu oyunculara şans vermemesi ilginç bir karar. Hofmann’ın da yokluğunda bu iki isim ilk 11 olmasa da daha sonra şans bulabilridi. Defansın kırılganlığı bu maçta da devam etti. Embolo’nun performansı bu maçta golün yanında da oldukça iyiydi ve belki de Gladbach taraftarlının istediği mücadele gücünü sahaya yansıttı. Hoeneß yine uzun süredir bir tez çalışması incelemesi gibi takip ettiğim Grillitsch’i defansın ortasında kullanma takıntısından vaz geçmedi. Hem de rakip santrfor Embolo iken. Hoeneß bu sezon takıma özellikle son 6 haftada kaybetmeyip 4 galibiyetle istikrar kazandırsa da bu hamlesi el freni niteliğinde.
Haftanın bir diğer sürprizi başkentten geldi. Tayfun Korkut bu sefer başka bir hikaye mi yazacak ihtimalini güçlendiren bir 4 hafta performansı olurken takım İngiliz haftasından 6 puanla çıktı. En önemlisi ise bu hafta alından Dortmund galibiyeti keza Hertha Dortmund’u en son yine bir Dardai yönetimi altında 2017’de yenmişti. Bu maçta da Dortmund’un defansif hataları imza niteliğinde bolca görüldü. Öne geçtikleri maçta rakibini her fırsatta maça ortak ettiler ve hatta 1-0 öne geçtikleri maçta ikinci yarı 3-1 geriye düştüler. Takımın eksikleri yedek kulübesinin de zayıflığını ortaya çıkarsa da beklerin de performansı içler acısı. Dortmund’un başarılı olduğu dönemlerde beklerin hücum katkısı büyüktü ve hücumu bırakın defansif performansları da korkutucu. Bu da öndeki oyuncuların çokça geriye koşmasını ve ekstra efor sarfetmelerini gerektiriyor. Brandt’ın yaptığı hata golle sonuçlansa da bu hatanın arkasında yorgunluk belirtileri de vardı. Takımın özellikle defansif oyuncu bakımından rotasyonunun genişlemesi ve zenginleşmesi gerek keza fark yine 9’a çıktı. Tayfun Korkut ise oyuncularının neredeyse hepsinin %100 performansından faydalanıyor. Darida’nın uzun zamandır öyle güzel bir uzun pas attığını görmemiştim. Belfodil ve Richter de en iyi sezonlarından birini geçiriyor. Hatta Hertha belki de Cunha’nın formda olduğu dönemler harici hiç bu kadar atak bir takım olmamıştı.
Pazar maçlarında ligin son haftalarda rölantide olsada en flaş takımı olarak adledilebilecek Freiburg seneyi yine beklenmeyeni vererek noktaladı. Rakibi Leverkusen de iyi bir ilk yarı geçirse de Freiburg, Grifo’nun Panenka’sı ile öne geçti. Diaby’nin yokluğunda Adli’yi kanada kaydıran Seoane bu maçta ilk yarıda baskı yese de bulunan duran top golü ile ilk yarıyı berabere kapattı. Bu maçta 4’lü defansa dönen Streich önde baskıyla rakibine pozisyon vermedi. Hatta ikinci yarı Leverkusen’in 45 dakikada sadece bir şutu vardı ve akın akın gelen ve daha çok atak geliştiren Freiburg ikinci yarıda bu sezon parlayan, akademinin yeni mezunu Schade ile golü buldu. Demirovic de asisti ile bu sezon ilk gol katkısını verdi. Takımın bireysel performanslarına bakınca gol odağı dışında çok ilginç istatistikler var. Flekken Opta verilerine göre maç başına 5.4 kurtarış ile ligde ilk sırada. Taraftarın eleştirilerine yer yer mağruz kalan Locas Höler ise kazandığı 235 ikili mücadele ile ligin zirvesinde. Bu galibiyetle Freiburg ilk devreyi 3. sırada bitirerek Şampiyonlar Ligi ihtimali ile taraftarlarını korkuya sevk etti. Muhtemelen Europa Park stadında oynanacak bir Manchester City maçı ihtimali önce kahkaha sonra da korku getirecektir.
Devrenin kapanışını bir başka şaşırtıcı ilk yarı performansı ile Köln yaptı. Bu pasta üzerine çileği de bu sezonki anka kuşu performansı ile Modeste son dakikada yaptı. Aslında maç boyunca Köln çok net fırsatlar yakaladı ve hatta sayılmayan da bir golleri oldu ama finali sona bıraktılar. Takım oyunu ve mücadele gücü geçen sezona göre en az 4 kat iyi ve oyuncular destansı bir sezon oynuyor. İngiliz haftasından da sadece ilginç biçimde Augsburga yenilerek 6 puanla çıktılar. Taraftarın beklentisi ligde kalmakken Baumgart takımı Avrupa semalarına götürdü. Ligde çift forvet oynayan nadir antrenörlerden ve oyunları da zevk veriyor. Öte yandan benzer cümleleri geçen sene bu zamanlar Stuttgart ve Matarazzo için kuruyorduk ama takımın geçen sezondan beri üzerine kabus gibi çöken sakatlık bulutu ve de kadronun geniş olsa da tecrübesiz ama potansiyelli oyunculardan oluşuyor ama onların gelişimlerini beklerken takım alt sıralara geriledi. Legal problemler sebebiyle geçen sezonun en iyi oyuncularından olan Silas hala maç ritmini arıyor. Ama tüm bunlara rağmen Matararazzo’ya karşı bir kuşku hala yok. Kısa devre arası takımı istediği mental seviyeye taşıması için bir şans olacak.
Yorumlar